AYGIT / AYGI / ÖYKÜ

AYGIT / AYGI / ÖYKÜ

Original-Latin : OYGU / ÖYGÜ
Transcript : OYGU / ÖYGÜ
Bu sözcük sayfa 72v de geçmektedir. Bu sözcüğün yazılı olduğu cümleyi tam olarak analiz etmiş bulunuyoruz. Bu el-yazmasında kullanılmış pek çok sözcüğün yaklaşık 600 sene içerisinde uğramış olduğu ses-değeri evrilmesini incelediğimizde eski 'O' sesinin 'A' sesine, 'G' sesinin 'K' sesine ve eski 'U/Ü' sesinin ise 'I/İ' sesine dönüştüğü pek çok örnek görmüş bulunuyoruz. Bu sebeple yazarın kaleme aldığı bu sözcüğün bugün en yakın ses değeri eşiti AYGI ve AYGIT sözcükleridir. Yazar bu sözcüğü AYGIT anlamında kullanmıştır. Zaten OYGU sözü aynen yazarın yazdığı gibi bugün halen bazı lehçe ve ağızlarda çeşitli ve birbirinden farklı alet ve cihazların adı olarak kullanılmaktadır. Yani zamanla OYGU söylenişi belli aletlerin adı olarak kullanılmıştır fakat geçmişte bunun sadece genel olarak alet / cihaz / makine / düzenek anlamında kullanıldığı açıktır. Fakat sözcüğün ALET seslendirilecek şekilde evrilmiş hali halen alet/cihaz/makine anlamlarında kullanılmaktadır. Sözcüğün AYGI şeklinde söylenen şekli ise halen Türkiye'nin ege bölgesinde olmakla eşya / cihaz anlamlarında kullanılmaktadır. Bu sözcüklerin Azerbaycan başta olmakla Asya'da diğer Türk lehçelerinde de kullanımı vardır. Bugün dil bilimciler bu sözüncüğün kökeninin belirsiz olduğunu yazmaktalar. Dil bilimi adamları bu sözcüğün Türk diline Cumhuriyetin ilanından sonra dil devrimi döneminde Anadolu ağızlarından derlenerek girdiğini de söylerler. Gerçekte ise bir sözcük Anadolu ağızlarında varsa onun geçmişi bana göre binlerce yıldır var olduğunu varsaymak çok da yanlış olmaz. Türk dilinde kullanılan ALET sözcüğü ile AYGIT sözcüğü geçmiş ortak kökten ayrışmış sözcükler olmalıdırlar. Sözcüğün Sümer Öncesi Ön Türk dilinde *AYGU/*AYGI veya ALU* söylenişi Arapça da dahil farklı dillere alıntılanmıştır. Bu sözcüğün Arapçaya ALE şeklinde alıntılanması söz konusu olmuş olmalıdır. Çünkü Arapçanın gidilebilecek en derin geçmişinde bu sözcüğün kökü yoktur. Arapçada bu sözcük 'āla' olarak 'dönmek/geri-dönmek/döndü/geri-döndü' (fiil) anlamlarında görülmektedir. Bu sebeple dönen mekanizmalı aletlerin adı olarak da Arapçada görüldüğü bilinmektedir. Ancak bu sözcüklerin kökü Arapçada yoktur. Bunlar Sümer öncesi Ön-Türk veya Turani kök dil diyebileceğimiz dilin ortak sözcük kökünden ayrışmış sözlerdir. Zaten bu sözcüklerin en eski yazılı örnekleri Sümer tabletlerinden okunmuştur. Ancak nedense dil bilimi Sümer sözcüklerini Türkçe sözcükler ile birbirine eşleme konusunda pek hevessizdir. Bu tip çalışmalar nedense bilimsel alandan neredeyse çıkarılmış gibidir. Sümer dili yapısal olarak kesinlikle ama kesinlikle Hint Avrupa denilen kökten bir dil değildir. (Gerçekte böyle bir ortak kök de yoktur aslında ve bu kavram tamamen Batı dil biliminin bir uydurmasıdır. Hint Avrupa dilleri Turani kök dilden veya Sümer Öncesi kök dilden sözcük varlığının çoğunu kazanmış ancak bu sözcükleri görece yakın dönemlerde alıntıladığı için ek ve kök ilişkisi dışında damdan düşer gibi kalıp halinde sözcükleri almış dillerdir. Bu gerçeği, dil bilimi bugün kabul edilmiyor olsa da bildiğimiz gibi dünyanın da düz olmadığını fakat yuvarlak olduğunu söyleyen ilk kişilerin düşünceleri de genel olarak kabul edilmemişti. Biz kanıtları ortaya koyacağız. Dil biliminde olduğu yerde saymak istemeyen ortaya koyduğumuz kanıtlara dikkat edecektir. Bugün Batılı dil bilimi hayal aleminde ve tamamen gerçeklerden uzak ve bilimsel olduklarını sandıkları ürünler (makaleler) vererek gerçekte olduğu yerde saymaktadır. Bunlar eski sözcüklerini bağlayacak bir kök olmadığı için PIE kavramını yaratmışlardır). Türk dilinin böyle bir sorunu yoktur. Bugün Cumhuriyetin erken dönemlerinde dilimize katıldığı söylenen pek çok sözcüğün gerçekte kökleri binlerce yıl eskiye dayanır. Bugün aynen Türk dili gibi eklemeli bir dil olduğu kesinlikle bilinen Sümer dilinde bu sözcüklerin yazılı örneği görülmüş ve Sümer dili sözlüklerine bile bu sözcükler yerleştirilmiştir. Sümer dilinde 'al' sözcüğü anlamlarından bazıları 'çapa', 'kazma', 'balta' gibi aletlerin adı olarak görülmektedir. Ancak Sümer dilinde 'al' sözü hem de fiil olarak 'çapalamak'/'baltalamak'/'kazmak' gibi de kullanılmıştır. Sümer dilinde 'alu'/'allu' sözcüğü 'alet' anlamında da kullanılmış bir sözcüktür. Çünkü 'alet' sözcüğü ile ortak kökten sözcüktür ve o kökler de Sümer Öncesi Turani kök dil veya Sümer Öncesi Ön Türk dilinden başka bir şey değildir diye düşünmekteyim. İşte dil biliminin kökü belli değil dediği sözcüğün eklemeli dil olan Sümer dilinde çok yakın ses-değeri ile aynı anlamda kullanılmış olduğunu gösteriyoruz. Bugün Sümer dili ve Türk dili arasında 2000'e yakın ortak sözcük bulunmuştur. Bunların 1300 kadarı akademilerde değerli faaliyetleri olan araştırmacı yazar ve bilim insanı Arif Cengiz Erman tarafından ortaya konmuştur. (Arif bey ile (az sayıda olmakla) bazı sözcüklerin kökeni hakkında hemfikir değilim. Ancak okumalarımızın kendisinin okuduğu kelimelere ilave bazı sözcükleri daha ekleyeceğine eminim.) Çok da uzak olmayan bir gelecekte Sümer dilinden Türk diline eşlenen sözcük sayısı iki bin rakamını geçecektir. Bugün Hint Avrupa denilen ve yaklaşık 400 farklı dilin ortak olan 200 sözcüğüne dayanılarak bunların ortak kökten olduğu söyleniyor. Bu PIE denilen kök dilin temel sayı adılları da dahil pek çok sözcüğü ise Türk dili ile ortak köke bağlantılıdır. O kök elbette eklemeli bir dildir ancak son dönem dilleri değildir. Üstelik Sümer dilinde farklı ağızlarda hem alet sözcüğü ve hem de aygıt sözcüğü aynı şekilde yazılmıştır. Yani 'aygıt' anlamındaki ve 'alet' anlamındaki sözcük aynı aynı şekilde yazılmıştır. Bu da 'ula'/'u-la' sözcüğüdür. Sümerce 'ulud' sözcüğü de 'alet' demektir. Ancak dil bilimciler bu sözcüğü 'bir metal alet' şeklinde çevirmişler. Fakat bu büyük bir fark ifade etmez. Sonuç olarak eklemeli Türk dilinde 'ALET' ve AYGIT' sözcüklerinin yazılı en eski örnekleri eklemeli dil olduğu bilinen Sümer dilinde görülmektedir. Muhtemelen Sümer öncesi Turani dilde de bu sözcüklerin kökü vardı. İşte dil bilimcilerimizin yazılı en eski örneği dil Devrimi döneminde (veya 1926 ila 1932 yılları arasında) Anadolu ağızlarından derlenmiş sözcükler ile birlikte görülmüştür dedikleri AYGIT sözcüğü 1453 yılı öncesi ATA el-yazmasında 72-v sayfasında görülmüş ve üstelik eklemeli bir dil olan Sümer dilinde de yazılı olarak görüldüğü böylece anlaşılmıştır. Üstelik sayfa 72v de bu sözcük OYGU OYGÖZEK (aygı/aygıt ay-gözetlemek/mercekli mekanizma ile ayı gözetlemek anlamında) şeklinde cümle içerisinde geçiyor. Yani bu sözcükler 'alet ile ay gözetlemek' demektir. Üstelik 'gözek' sözcüğünün Türk dilindeki anlamlarından birisi doğrudan doğruya, dürbün/teleskop/mercekli-gözlem-aygıtı/mercekli yakınlaştıran alet anlamında kullanılmaktadır. Bugün daha çok Ege bölgesi, Mudanya ve Bursa ağızlarında kullanımı halen devam ediyor olsa da GÖZEK kelimesi geçmişte daha geniş bir coğrafyada kullanılıyordu diye düşünürsek hiç yanılmış olmayız. Üstelik Türk dilindeki bu yazma (ATA-el yazması veya Batıda bilinen adı ile Voynich el-yazması) 1453 yılından önce atalarımızın gökyüzünü mercekli alet ile gözlemlediğini (yani teleskop denilen aletin en erken örneğini veya örneklerinden birisini) ilk olarak kullananları olduğunu da kanıtlayacaktır. [Sümerceden örneğini verdiğimiz sözcüklerin anlamlarını dil biliminin nasıl açıkladığını görebileceğiniz kaynak: Aydın, Nafiz ; “Büyük Sümerce Sözlük”, 2013 TDK yayınları, Ankara / ISBN 978-975-16-2609-7]
Links
https://brbl-zoom.library.yale.edu/viewer/1006205
https://sozce.com/nedir/245311-oygu
https://sozce.com/nedir/28066-aygit
https://sozce.com/nedir/28042-aygi
https://sozce.com/nedir/250487-oyku
Sources
[Aydın, Nafiz ; “Büyük Sümerce Sözlük”, 2013 TDK yayınları, Ankara / ISBN 978-975-16-2609-7]