VM elyazmasının yazarı çok büyük olasılıkla 1453 yılı öncesi Bizans İstanbullunda (o günkü adıyla Konstantinapol'de) ve Avrupa'da (günümüz İtalya ve Yunanistan ve Balkan coğrafyasında) seyahat ederken bu elyazmasını yazmış olan çok dilli bir gezgindir. Yazarın bazı bitki adlarını ve sözcükleri Türk dilinin Karadeniz ağızlarında görülen fonetik biçimiyle kullandığını söyleyebileceğimiz bulgular elde edilmiştir. Bunun yanı sıra yazarın, Marmara/Trakya, İstanbul bölgesi ağızlarında kaydedilmiş sözcükleri de kullandığını söyleyebiliyoruz. Bu coğrafyalar birbirine yakın/bitişik olsa da yazarın konuşma Türkçesinin bu bölgelerin 600 yıl önceki lehçelerinden birisi olabileceğini düşünüyoruz. Aynı zamanda yazar Türkçeyi bir azınlığın ağzındaki fonetik biçimi ile de kullanmış olabilir. Henüz devam eden okuma çalışmalarının mevcut aşamasında yazarın hangi azınlığın veya bölgesel lehçenin Türkçe konuşmacısı olduğunu tam olarak tespit edebilmiş değiliz. İşte bunu tespit etmek için de araştırmacıların ve dil bilimcilerin çalışmamıza katkıda bulunmasını bekliyoruz. Böyle ce bilinmeyen detaylar bilinir ve metinler de hızlıca günümüz dillerine çevrilebilir hale gelebilecektir. Ayrıca botanikçi iseniz ve Eski Türkçe bitki adlandırma bilgisine sahipseniz, bu yazmadaki bitki çizimlerinin hangi bitkilere ait olduğunu da anlama şansınız olabilir. Çünkü çok alanlı kolektif çalışma her zaman birkaç kişinin boş zamanlarında yaptığı çalışmalardan daha hızlı ilerleyecektir.
Ayrıca bilmenizi isteriz ki yazar bu kitabı yazarken zaman zaman bazı sözcükleri kısaltma biçimde yazmıştır. Kendisi bazı sözcükleri de hecelerine ayırarak yazmıştır. Üstelik okunmuş bölümlerden anladığımız kadarı ile yazar birbirinden ayrı yazılması beklenebilecek bazı sözcükleri de birbirine birleştirip birer bileşik kelime gibi de yazmıştır. Yazarın hece karakterleri dahil olmakla 340 civarında yazı işareti/harf üreterek/kullanarak bu eseri yazdığını söyleyebiliyoruz. Bütün bunlar yazarın bilerek yaptığı okumayı zorlaştırıcı işlerdir. Çünkü yazar büyük olasılıkla bu eserin içeriğini bu özel alfabenin ses karşılıklarını bilen özel bir okuyucunun (ya da birkaç kişinin) okuyabilmesini ve başkalarının okuyamamasını istemiş olmalıdır.
Tüm bu sebeplerden dolayı bu okuma çalışmalarına katkıda bulunmak isteyecek araştırmacılar esasen alışıldık Eski Türkçe metinleri okuyacakları beklentisine girmemelidir. Çünkü bu metinler bilinçli biçimde okuması zorlaştırılmış biçimde yazılmıştır. Zaten bu özel alfabenin geliştirilmiş ve kullanılmış olması aynı sebepledir.,
Eserde esas yazım dili Türkçe olmasına karşın, yazarın Türkçe cümle yapısı içerisinde bazı sözcükleri (mesela coğrafi toponim adlar, bitki adları, yıldız adları vb) kendi tarih döneminde bahsettiğim coğrafi bölgenin farklı dilleri ile yazmış, (muhtemelen 600 yıl önceki Yunan, İtalyan/Latin dilleriyle kullanmış) olması oldukça olasıdır. İşte bu sebeplerle Eski Türkçe bilenler kadar bilmeyenler de bu eserdeki sözcüklerin tespit edilmesi, eserdeki çizimler ve aynı sayfalarda geçen sözcükler arasında örtüşmeler arama işine veya metinlerin Eski Türkçe içeriğinin okunması işine yardımcı olabilirler. Okuma önerilerinizi ATA alfabe transkripsiyonuna bakarak ona uygun biçimde ve öncesinde bizim bu konudaki birkaç makalemizi okuyarak detaylandırabilir ve isterseniz eşleştireceğiniz muhtelif sözcük ve cümleleri bizimle de paylaşarak eserin bütününün günümüz dillerine çevrilebilmesine yardımcı olabilirsiniz.
Bu araştırma çalışmalarına katkıda bulunursanız metinlerin günümüz dillerinde tam olarak çevirisini yapma süreci de hızlanabilecektir.
Önerileriniz veya olası ek sorularınız için bizimle iletişim sayfamızdan irtibata geçebilirsiniz.
Okuduğunuz için teşekkür ederiz.