ÖLÇÜSÜ
Original-Latin : ÖLÇSÜ
Transcript : ÖLÇSÜ
68v Sayfasında sekiz sözcükten oluşan bir cümle içerisinde geçen 6. sözcük olarak okunmuştur. Yazar bu sözcüğü "ÖLÇSÜ" şeklinde yazmış. Biz bu sözcüğü "ÖLÇÜSÜ" şeklinde okuduk. Ancak burada sözcüğün anlamı 'mesafe-ölçüsü' veya 'mesafe-anlamında' yani iki nokta arasındaki açıklık veya uzaklık boyunca ve/veya iki nokta arasındaki açıklık ölçüsü (mesafesi) anlamında kullanılmıştır. Aynı sözcük (ÖLÇSÜ (ölçüsü) sözcüğü) sayfa 78r'de 'miktarı' (miktar) anlamında kullanılmıştır.
Ancak bu sözcüğü neden 68v sayfasında böyle (mesafe anlamında) okuduğumuzu anlamak için bu sayfadaki ÖLÇSÜ (ölçüsü) sözcüğünün cümle içerisinde geçtiği bölüme bakmak daha net sonuç almamızı sağlayacaktır. Böylece, bu sözcüğün de anlamı (ve farklı sayfalarda farklı anlamları ile kullanılmış olduğu) açıkça görülecektir diye düşünüyoruz.
Öyle ki;
SAYFA 68v “AL COF CİCOZ-U DOĞ+OL-GU AÇILI GÖZÜ ALA ALAZ” cümlesi
Orjinal yazılış şekli: “OLCOF ÇCOSU DOOLGU OÇCLU GÖSÜ ÖLÇSÜ OLO OLOZ”
Günümüzde aslına en yakın sözcükler seçilerek yazılsaydı:
“AL (kırmızı) COF (parlak) CİCOZ-U (bilyesi) DOĞ+OL-GU (halka olma hareketi) AÇILI+GÖZÜ+ÖLÇÜSÜ (açılma-uzaklaşma + gözü/bölmesi/boşluğu/bölgesi+ ölçüsü) ALA (kırmızılı/kanat şekilli/kuşaklı) ALAZ (alev)”
Günümüz diline açıklamalı çevirisi: “Kırmızı parlak bilyesinin halka-olma-hareketi (dairesel hareketi) açılma (merkezden uzaklaşma) gözü/gözünün (boşluğu/bölmesi) ölçüsü kırmızılı alev.”
Yazar bu cümle ile; ‘kırmızı-parlak-bilye’ görünümündeki yapının ‘halka olma veya dairesel hareketi yaparak açıldığını (uzaklaştığını) ve açılma-gözü diye tabir ettiği açılmanın başlangıç ve uç noktaları arasındaki mesafeyi / boşluğu ‘göz/gözü’ olarak (yani iki uç arasındaki açıklığı) işaret ederek bu açılma gözü ölçüsünü (mesafesini) ‘kırmızı alev’ (kırmızı alev rengi olarak) veya ‘kanat şeklindeki yapıda’ alev olarak tanımlıyor. Bu cümlede yazarın, hem ‘kanat şeklinde alev’ hem de ‘kırmızı alev’ anlamına gelebilen “ALA ALAZ (OLO OLOZ)” sözcüklerini yazdığını görüyoruz. Ancak bu cümleden yazarın bu ‘kırmızı alev veya kırmızı renkli alev’ ile veya ‘kanat şeklinde alev’ ile açılma-uzaklaşma ‘gözü’ tabir ettiği boşluğu veya mesafeyi nasıl ölçtüğü hakkında bir bilgi yoktur. Kırmızı alev rengi veya ışığı ile veya kanat şeklinde alev ile bir mesafe ölçümü nasıl tayin ettiği hakkında bir fikrimiz olmasa da bu cümlenin içerisinde geçen sözcüklerin, Türkçe sözlüklerde nasıl açıklandığını gösteren sayfaları yandaki kolonda gösteriyoruz.
Bu cümlenin ifade ettiği anlamı günümüz diline şu şekilde çevirmiştik; “Kırmızı parlak bilyesinin halka-olma-hareketi (dairesel hareketi) açılma (merkezden uzaklaşma) gözü/gözünün (boşluğu/bölmesi) ölçüsü kırmızılı alev.” Fakat bu cümlede geçen bir sözcük bu cümlenin açıkladığımız bu anlamını değiştirmektedir. Öyle ki, bu cümlede baştan üçüncü sırada geçen sözcüğün bugün ‘doğ-‘ (doğmak fiili kökünden) sözcük olabileceğini hesaba katarsak çevirimiz veya açıklamamız bir miktar değişerek şöyle olacaktır; “Kırmızı parlak bilyesi (veya bilyenin) doğma –hareketi açılma gözü/gözünün (boşluğu/bölmesi/mesafesinin anlamında ‘gözü’) ölçüsü kırmızılı alev.”
Bu cümlede en başta geçen ve yazarın OLCOF olarak yazdığı sözcü OLCOP (al cop / al çöp) olarak okuyanlar olursa Türk dilinde bununda anlamı olduğunu söylemeliyim. Türkçede COP ve ÇÖP sözcükleri bu sözcüğe yanık-ses değeri ile ait edilebilir gibi görünse ve bu sözcüklerin her birisinin Türkçede anlamı olsa da, cümle bütünlüğü açısından incelediğimizde yazarın ‘COF’ yazdığını anlamak mümkün olmaktadır. Yazarın bir bileşik kelime olarak OLCOF şeklinde yazdığı bu sözcüğü bugün biz bileşik kelime olarak değil ayrı ayrı ve AL COF şeklinde yazabiliriz. Fakat bileşik kelime olarak yazılsa da yazılmasa da anlamda bir değişiklik olmayacaktır. Bununla birlikte bu sözcükleri sözlüklerimizde bileşik kelime olarak bulma şansınız yoktur. Çünkü bu el-yazması bu sözcüklerin bir arada bir bileşik kelime oluşturmuş halinin ilk olarak görüldüğü yazmadır. (En azından biz geçmişte bileşik sözcük olarak bu sözün yazıldığı bir kaynak bulamadık.) ‘AL’ sözcüğü ‘kırmızı’ anlamında kullanılmıştır. ‘COF’ sözcüğü ise unutulmaya yüz tutmuş olsa da Anadolu’da halen bazı bölgelerde işlek olarak kullanılmaktadır ve ‘parlak’, ’parlaklık (parlak olma)’, ‘gösteriş’, ‘gösterişli-olma’ gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Yani yazarın ‘OLCOF’ olarak yazdığı ve bugün ‘AL COF’ olarak seslendirebileceğimiz sözcüğün anlamı ‘kırmızı-parlak’ veya ‘parlak-kırmızı’ anlamındadır.
Bu cümledeki ikinci sözcük olan ‘ÇCOSU’ ve ‘ÇCOŞU’ olarak okunabilen sözcüğün eki ‘-U’, kökü ise ‘ÇCOS-‘ sözcüğüdür ve Anadolu’da bu gün, bu sözcük halen bazı bölgesel ağızlarda ‘CİCOZ-’şeklinde yaşamaktadır.
Bu cümledeki üçüncü sözcük, yazarın ‘DOOLGU’ şeklinde bileşik olarak yazdığı sözcüktür. Bu sözcük de sözlüklerimizde bileşik kelime oluşturmuş hali ile yer almaz. Bu sözcüğün geçmişte başka bir yazılı kaynakta görülmediğini söyleyebiliriz. (En azından biz herhangi bir kaynakta bu sözcüğün geçtiğini tespit edemedik.) Yani, ATA el-yazması bu sözcüğün yazılı olarak geçtiği ilk kaynaktır. Bu sözcüğü bileşenlerine ayırarak ve ses-değeri benzerlerini arayarak inceledik. Bu sözcüğün olası anlamını bulmak için sözcüğü bileşenlerine ayırarak incelemek daha doğru olacaktır.
Sondaki ‘-gu’ sözcük-eki, fiillerin emir kipi üzerine gelerek zaman, yer ve aygıt ismi yapan edat olarak eski Türkçe de görülmektedir. Bu ‘-gu’ eki, fiilden isim yapma eki olarak fiilin gösterdiği hareketi yapanı, olanı ve/veya yapılanı ifade eden isimler de yapmaktadır. Yani bu sözcük ekinin, zaman, yer (mekân), aygıt-ismi yaptığını ve fiilin gösterdiği hareketi isim yaptığını söyleyebiliriz.
Bu sözcüğü kökünün ‘dool-’ (‘doğul-’ = ‘doğma durumu‘/ ‘doğma hareketi’ bildiren) veya ‘do+’ (doğ (‘doğmak’ veya ‘halka’ anlamında) kullanılan sözcüğe ‘+ol-‘ (‘olmak’ fiili) sözcüğüne ‘-gu’ eki getirilerek yapıldığını söyleye biliriz. Bütün bunları dikkate aldığımızda, yazarın ‘DOOLGU’ şeklinde yazdığı ve bizim aynı ses değeri ile okuduğumuz bu sözcüğün ‘doğmuş olma hareketi ifadesinden türetilmiş bir isim olduğunu’ veya ‘dairesel veya halka olma hareketi ifadesi ve/veya ismi olarak kullanıldığı söylenebilir. Her iki durumda sözcüğün (yazarın yaşadığı dönemde) tek heceli kökü olan ‘do-‘ veya ‘do+’ sözcüğünün bugün ‘doğ-/doğ+’ seslendirdiğimiz sözcük olduğunu söylemek mümkündür. Bu sözcüğün kök anlamlarını görmek için sözlüklerde ‘doğmak’ sözcüğüne bakabilirsiniz. Ancak bu sözcük ile aynı kökten olduğunu düşündüğümüz ve tek başına yanına hiç bir ek almadan dilimizde yaşayan ‘doğ’ sözcüğü de vardır ve bu sözcük Anadolu’da halen bazı bölgelerde ‘çember’/ ‘halka’ gibi anlamlarda kullanılmaktadır.
Bu cümlede geçen dördüncü sözcük, yazarın ‘OÇCLU’ şeklinde yazdığı, (açılmış/birbirinden uzaklaşmış anlamında olduğunu düşündüğümüz) bugün ‘AÇILI’ şeklinde seslendirebileceğimiz sözcüktür. Bu sözcük Eski-Türkçe aynı anlama gelen aç- fiilinden evrilmiştir. Türk dilinde aynı kökten türetilmiş açılmak, açı, açacak, açılım, açılış, açtırmak, açık, açma gibi sözcükler de yaşamaktadır. Burada sözcük, “birbirine bitişik/yapışık haldeyken birbirinden koparak/ayrılarak uzaklaşmak” veya “içine/birbirine kapanmış durumdan veya belli bir noktadan ayrılarak uzaklaşmak” anlamında kullanılmıştır. Daha önce bulunulan konumdan uzaklaşmak anlamında da düşünülebilir. Örneğin; “suda yüzerken açılmak/açılmış olmak” gibi.
Bu cümlede geçen beşinci sözcük olan ‘GÖZÜ’ sözcüğünün kökü ‘GÖZ-‘, sözcük-eki ise ‘-Ü’ ekidir. (Direct Object Suffix for "the" This suffix (‑i /‑ı /‑u /‑ü) used with bare nouns which end in a consonant.)
Bu cümlede altıncı sözcük olan ÖLÇÜSÜ (ölç-ü-sü) sözcüğünü yazar ÖLÇSÜ olarak yazmış. Bu sözcüğün eki ‘-SÜ’ ve kökü ‘ÖLÇ-‘ / ‘ÖLÇ-Ü’ sözcüğüdür. Bu sözcük Orta-Türkçe ‘ölç-‘ (ölçmek) fiilinden türetilmiştir. Bu fiil Eski-Türkçe’de ‘ülgü’ (ölçü) olarak da görülmüştür ve Eski-Türkçe ‘ülüg’ (ölçülmüş hisse/hisse, pay/ölçülerek bölünmüş pay) sözcüğü ile kökteştir.
Bu cümlenin sondan ikinci sözcüğü ‘ALA’ sözcükleridir. Yazar bu sözcüğü ‘OLO’ şeklinde yazmıştır. Bu yazmayı incelediğimizde gördük ki, yazarın kullandığı pek çok sözcük aradan geçen yaklaşık 600 yıl içerisinde O/A ses değişimi yaşamıştır. Bu da Türkçenin farklı lehçe ve ağızlarında sıklıkla görülen bir durumdur. Örnekleri çoktur. Sözcük ‘kırmızı’, ‘kanat şeklinde yapı’, ‘gökteki kuşak/gök-kuşağı’ gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Bu anlamlardan ‘kanat şeklinde yapı’ ve ‘kırmızı’ anlamı bu cümle içerisinde bütünlüğü bozmadan çalışmaktadır.
Bu cümlenin son kelimesi ‘ALAZ’ sözcüğüdür. Yazar bu sözcüğü ‘OLOZ’ şeklinde yazmıştır. Sözcüğün anlamı cümle ile de bütünlük sağlayan ‘alev’ anlamıdır.
Burada verdiğimiz sözlük linklerinde bazı sözcüklerin anlamlarını görmek için bunları sadece ‘-mek’, ‘-mak’ sözcük eki almış formunda bulabilirsiniz. Mesela, ‘ölçmek’ (ölç-mek), ‘doğmak’ (doğ-mak), ‘açılmak’ (açıl-mak), ‘olmak’ (ol-mak) sözcükleri bunlardandır.
[The “-mek/-mak” are suffixes of Turkish infinitive. They turn the root word into a verb as well as also a concrete noun. It has no inflection to indicate mood or tense. As a noun it can be suffixed with person and movement suffixes. (Guise, John. “Manisa Turkish. – The Turkish Language and its Grammar explained for English Speakers”. Author: John Guise. Web. 2 Feb. 2017 to 2020 <http://www.turkishexplained.com/>)]
Links