ULAZ ARI / ÜLEZ ARI / ULAZ ERİ / ÜLEZ ERİ
Original-Latin : ULAZ ARU / ÜLEZ ARU / ULAZ/ÜLEZ-ERÜ
Transcript :
Sayfa 67r’de saat 3 istikametinde yılın 3. ayı için “ÜLEZ ARU” kelimesi yazılmış. Her iki kelime ayrı yazılmış gibi görünüyor olsa da bunun bileşik kelime olarak yazılmış olması ihtimali de vardır çünkü kelimeler arası boşluk yazarın genel olarak kullandığı boşluklara nazaran daha dar tutulmuştur. Kelimenin ikinci bileşeni “ARU” yazılmış olan ve bugün “ARI” olarak söylediğimiz kelimedir. Bu bileşik kelimenin “ARI” kelimesi ile bitiyor olması yılın 3. ayına arıcılık ile ilgili bir isim verilmiş olduğunu düşünmemizi sağlamakta. “ÜLEZ” kelimesi ilk bakışta “ÖLEZ” yani ölmeye yüz tutmuş, ölüme yaklaşmış, oldukça güçsüzleşmiş, ışığı sönmek üzere gibi anlamlara geliyormuş gibi algılanıyor. Bugün kullandığımız şekli ile “Ö” sesi birçok örnekte Eski Türkçede karşımıza “Ü” sesi olarak çıkmıştır. Yani “Ü” ve “Ö” sesi arasında dönüşüm pek çok farklı ağızda görülmüştür.
Alfabe transkripsiyonumuza göre bu kelime, “ÜLEZARU”, “ULAZARU” (ÜLEZ / ULAZ + ERÜ), UILAR-ARU şeklinde okunabilir.
Burada ERÜ yazılışı bugün ERİ dediğimiz kelimedir. Kelime; 'kocası' (husband), 'erkeği' veya 'kişisi' gibi anlamlar almaktadır. Buradan anlayacağımız kadarı ile arının zayıflamış, ölmeye yüz tutmuş olması ile kocanın (husband) veya erkeğin zayıflamış, güçsüzleşmiş olması arasında yazar bir bağlantı kurmuş gibi görünüyor. Kış aylarını daha çok evinde geçirmiş olan kocanın zayıflamış olması gücünün azalmış olması, bir anlamda gülmece için yapılmış bir ima olarak kocanın evde eşi ile ilgilenirken gücünü kaybettiği gibi anlaşılabilir.
Eğer bu kelimeyi “ULAZ-ERÜ” olarak okursak bu durumda da “ULAZ” kelimesi “eklenmeye alışkın/hevesli eri”, “birleşmeye alışkın/hevesli kocası (eri)” olarak algılanmaktadır. Bu da aynı şekilde bir gülmecedir ve okuyanı farklı anlamlar üzerinde eğlenceli bir yazım şekli ile ve düşündürmek için yazılmıştır. Bu gülmece dışında kelimenin gerçek okunuşu –ARU (-ARI) olmalıdır.
Şimdi bu kelimeleri köklerine, bileşenlerine ayırarak inceleyelim.
Kelimenin kökü “UL-”, ve/veya “ÜL-” ve başlıca anlamları ise şunlardır:
"ÜL-": Bölmek, dağıtmak, yaymak, bölüştürmek, sallamak, komşunun komşuya yardımı, bir evden ötekine gönderilen yemek, bebek sidiğini taşırmak.
"UL-": Ağır, eklemek, bitiştirmek, birleştirmek, kavuşturmak-göndermek-yollamak, büyümek, yaşlanmak, artmak, çoğalmak, yapışmak, birleşmek, ulaşmak, salgın (birisinden diğerine geçmek), birbiri ardınca / kesilmeksizin, bağlılık, birbirine bitişik.
[Eyüboğlu, Akalın, Clauson]
“ÖLEZ”: Bitkin, güçsüz, cılız, çok zayıf. Alev, ışık vb. için çok zayıf olma, sönecekmiş gibi bir hâlde bulunma anlamındadır. Ayrıca kelimenin eski Türkçe yazılışı ve seslendirilişi-de “ÜLEZ” şeklindedir.
Bu kökten türetilmiş ve konu ile alakalı görünen diğer kelimeler;
“ULA”(Ula-vurmak): Kovana yeni kovan/sepet eklemek (adding a new section to hive, attaching two hives, adding a basket to a hive).
“ÜLEZ” : Hastalıktan incelmek, salgın, zayıflamak, batmakta olan güneş. Kelime –mek/-mak takısı ile de görülebilir.
“ARU”: Aru/arı, çalışkan, saf, katışıksız, temiz, ağrı, sızı, acı, sancı, kutsal, günahsız, güzel.
[Clauson, Gülersoy, Akalın]
“ÜLEZARU” kelimesini ölmek üzere olan, zayıflamış, aç durumda ve güçsüz arı olarak çevirebiliriz. Bu kelime sebebi ile arıcılık konusunda ‘yılın üçüncü ayında ne yapılıyor’ diye araştırmak durumunda kaldım ve bu konuda arıcılık yapan arkadaşımdan bilgi edindim.
Arkadaşım Sayın Akın Köksal’dan öğrendiğime göre, arılar kışın beslenmek için kovanda depolanmış balı yemekteler. Ancak mart ayı geldiğinde, kovandaki gıdanın bitmek üzere olması sebebi ile arıların daha zayıflamaları, enerjilerinin azalması söz konusuymuş.
Bu sebeple kovanda kış için yeterince bal bıraktığına emin olmayan arıcıların mart ayında arılara takviye gıda vermeleri gerekmekteymiş.
Ayrıca bu dönemde arılar kovandaki pislikleri ve ölülerini dışarı atıyorlarmış.
Hatırlarsınız yukardaki sayfada kaynağını göstererek ULA kökü için; “ULA”, “kovana yeni kovan/sepet eklemek” anlamından bahsetmiştim. Bu sebeple ULAZ-ARI kelimesi kovanına yeni takviye yapılmış arı anlamında çevrilebilir. Yine yukarıda, ÜL kökü anlamları arasında şunları yazmıştık. "ÜL-": Bölüştürmek, komşunun komşuya yardımı, bir evden ötekine gönderilen yemek, bebek sidiğini taşırmak.
Bu durumda kelimenin ÜLEZ-ARI okunuşu da ‘yardım edilmiş/desteklenmiş arı’ veya ‘sidiğini (pisliğini) taşıyan arı’ anlamında ifade edilmiş olabilir. Arıcılıktan anlayan arkadaşımın vermiş olduğu, arıların bu dönemde kovandaki pisliklerini attığı ve takviye gıdaya ihtiyaç duyduğu bilgisi ile bu kelimenin her iki okunuşuna bağlı anlamları örtüşmektedir.
Kelimenin ÖLEZ-ARI okunuşu da aynı şekilde ölmek üzere olan, güçsüz düşmüş, ölmeye yüz tutmuş arı şeklinde çevrile-bilmektedir ki, bu yazılışı da arıcılık yapanların mart ayında karşılaştıkları veya beklentileri arasında tanımladıkları durum ile örtüşmektedir.
Görülüyor ki ATA yazmanın yazarı bu yazım şeklini bilinçli olarak kullanmaktadır. Aynı durum çok sayıda farklı kelimeler incelendiğinde bunlarda da görülmüştür.
Soğuk günlerde arılar kovandan çıkmadıkları için mart ayında ara ara sıcak ve/veya güneşli günler gördükçe temizlik işlerini ve ilave gıda arayışı işini yapmaktalar. Yani arılar temizlik işlerini yaparken arıcılar da onları daha güçlendirmek adına kovana takviye gıda eklemektedirler.
Türeşkoşumumuza (transkripsiyonumuza) esasen, kelimenin bir yazılış şekli daha var. “UILAR-ARU” bileşik kelimesinde “OILAR” (uılar) olarak geçen bölümde son hece olan “–AR” kelime eki ve baştaki “OIL” (uıl) ise bugün “OĞUL” olarak seslendirdiğimiz kelimedir. “OĞULAR” demek “oğul vermeye başlar”, “yavrulama-sürecine-girilir/başlar” yani “üremeye başlar” anlamındadır.
Yazarımız bu ayın adını o dönemde arıcılık terimlerini kullanarak vermiş görünüyor.
Açıkçası bu çiftçi-hayvancı takvimi yazarın geliştirdiği bir takvim olmamalıdır. Bu takvimin bu şekli ile o dönemde çiftçiler arasında bilindik olduğunu, sözlü ve yazılı olarak kullanıldığını söylemek mümkündür. Yazarın kullandığı 'yılın üçüncü ayına ad olmuş sözcük' 'Mart' ayında arıcılık ile ilgili yapılması gerekenler üzerinden ve arıların 'Mart' ayındaki genel durumu üzerinden adlandırılmıştır denilebilir.
[ÜLEZ, ÖLEZ; <http://www.sozce.com/nedir/247567-olez>]
[Ula-Vurmak; <http://www.sozce.com/nedir/320620-ula-vurmak>]
[ÜLEZ; <http://www.sozce.com/nedir/324825-ulez>]
[ÜLEZMEK; <http://www.sozce.com/nedir/324826-ulezmek>]
[ARU; <http://www.sozce.com/nedir/21785-aru>]
English Annotated Raw (not final corrected) Notes:
Page 67r. The third month is “ÜLEZARU”/ “March”. (figure 6c):
The root words are “UL-”, or “ÜL-”.
“ÜL-”: Bölmek, (to divide, share, share out, go shares) dağıtmak, yaymak, (distribute, apportion, mete out, deploy, deal out, hand out, give, serve, deliver, spread out, distribute, share out, allot, allocate) bölüştürmek, (to divide, to share, to sub-divide) sallamak (to shake, to swing) komşunun komşuya yardımı (to help thy neighbor), bir evden ötekine gönderilen yemek (food sent for help), bebek sidiğini taşırmak (overflowing baby's urine).
“UL-”: Ağır (heavy, severe, serious, hard, slow, heavyweight, severe, vigorous, violent, grossly, unconscious, languishing, languid, faint), eklemek (to add, supplement, put in, inset), bitiştirmek (to concatenate), yetiştirmek (cultivate, raise), kavuşturmak-göndermek-yollamak (send, send out, dispatch, ship, forward, send off), büyümek / yaşlanmak (progress to maturity, get bigger, get older), artmak (reproduction, breeding, increase in something, semination, birth), çoğalmak (to multiply), yapışmak (to cling, hold on to, to stick, to adhere), birleşmek (inosculate, form together), ulaşmak /salgın (to infect (epidemic)), birbiri ardınca / kesilmeksizin (one after the other), bağlılık (loyalty, devotion, adherence), bitişik (adjoining, adjacent, contiguous, neighboring, attached). (Eyüboğlu, Akalın, Clauson)
The word “ÜLEZ” has a direct definition that translates as “the sun-fall” and “epidemic illness”. The more indirect implication of the word suggests “a period prior to death”, or “a progression towards death”. A phonetic neighbor to this word, “ÖLEZ” is another word that shares synonymous meaning.
“ÖLEZ”: Bitkin, güçsüz (powerless, weak, exhausted, tired, worn, weary, haggard, drawn extinct, finished, worn-out, strengthless, decayed, incurable, debilitated, irremediable, sluggish) =, cılız (rickety, undersized, puny, weak, scrawny), çok zayıf, (too weak, very weak).
http://www.sozce.com/nedir/247567-olez
Other related words that share the same root:
“ULA”: Kovana yeni kovan/sepet eklemek. (adding a new section to hive, attaching two hives, adding a basket to a hive) http://www.sozce.com/nedir/320620-ula-vurmak
“ÜLEZ” This word often appears in its –mek/-mak form.
“ÜLEZ”: Hastalıktan incelmek, (weakening from disease/ sickness), salgın (epidemic, contagious illness, to be rife), zayıflamak (weakening, slimming, attenuation, fading, decay, wane), batmakta olan güneş (sunfall, a period prior to death, a progression towards death”).
http://www.sozce.com/nedir/324825-ulez
http://www.sozce.com/nedir/324826-ulezmek
“ARU”: Aru/arı (Bee (Apis Mellifica), çalışkan (hardworking), saf (naïve, pristine, gullible, arrant), katışıksız (not mixed or adulterated with any other substance or material, pure), temiz (clean), ağrı (ache, pain), sızı (ache), acı (pain), sancı (pain, have an ache, feel pains, twinge, travail), kutsal (holy), günahsız (sinless, innocent), güzel (beautiful). (Clauson, Gülersoy, Akalın) http://www.sozce.com/nedir/21785-aru
Accounting for the information above, the joint word “ÜLEZ ARU” can be translated as “time period when bee’s get weak and need additional nutrition”, “the time when bee’s are dependent”, “stage when bees clean out waste (urine…etc.)”.
Links
Sources
[ÜLEZ, ÖLEZ; <http://www.sozce.com/nedir/247567-olez>] [Ula-Vurmak; <http://www.sozce.com/nedir/320620-ula-vurmak>] [ÜLEZ; <http://www.sozce.com/nedir/324825-ulez>] [ÜLEZMEK; <http://www.sozce.com/nedir/324826-ulezmek>] [ARU; <http://www.sozce.com/nedir/21785-aru>] |
Sources
Page |
Row Number |
Word Sequence/Column Number |
67r |
0 |
0 |