YAR+ÇIKAR
Original-Latin : YORÇUOR / YARÇUOR
Transcript : YORÇUOR / YARÇUOR
YORÇUOR / YARÇUOR: YARÇUKAR sözcüğü > “Yarmak” fiili kökteşi olan “YAR-“ sözcüğünün kök anlam içeriklerinde bulunan anlamlardan bazıları şunlardır: Yarılmış yer, yara, uzunca ve çıkıntı halinde yapılar veya bağlı olduğu zeminden yükselmiş kaya veya kayalık yapı. YAR- kök sözcüğü; yâr / yar (sevgili), yarım, yardım, yarak, yarma, yaran+alet veya yaran organ veya bunlara benzer çıkıntılı yapıları anlatmak veya isimlendirmek için kullanılan ve bununla birlikte bu kök anlam içeriğinde fiil sözcük olarak kullanılan sözcükleri de türettiğimiz sağlayan sözcük köküdür.
Sözcüğün, fayda (yararlılık / yararsağın), destek (yardım), ince-uzun yapı (uzuv), yarmaya yarayan alet (silah yapmaya yarayan çıkıntılı/ince uzun mızrak, kama, kılıç gibi kesici ve yarmaya yarayan cisim ve aletlerin adı olarak), uzamak veya açılmak sureti ile bağlı bulunduğu esas yüzeyden ayrılmış ve çıkıntı veya yükselti haline gelmiş herhangi yapıyı adlandırmak için de kullanılabiliyor olması söz konusudur.
Bir anlamda bu kök sözcük birbirinden ayrılan parçaların her iki ucu arasındaki bir mesafe ifadesi biçiminde bir açıklık, açılma anlamında yarılma anlamında sözcük türetmek için kullanılabildiği gibi aynı zamanda, çıkıntı halindeki uzun ve dik yapı için de bunları adlandırmak için kullanılabilir.
Bu anlamda, muz bitkisinin meyvesi muhtemelen YARÇIKAR biçiminde adlandırılmış olabilir.
Üstelik MUZ sözcüğü kök anlamında da bu anlam içerikleri kısmen ve adeta eş anlam içeriği gösterir nitelikte bulunuyor olabilir.
Öyle ki, “usa/uza” (uzantı, uzuv, çıkıntı anlamında) sözcükler ile “muz” (musa) sözcüğü “uzamak” fiili kökteşi olarak geçmişte ortak bir söyleniş ve tanımlama biçiminden ayrışmış sözcükler/adlar olabilirler.
Bu bitkinin dünyada bilinen diğer isimleri: Musa, Musaceae (Usa/Uza, *Uza-çıka/*Usa-çıkıt/*Uzaçığa) veya *Ousa (uza/uzuv) sözcükleri aynı “uzamak” fiili bağlantılı sözcükler olmalıdır. Bu kök sözcüğümüz muhtemelen “küçük çıkıntı parçalar” anlamı ile “mozaik” sözcüğünün de kökteşi olabilir. Mozaik sözcüğü (*Ousa+Ek/Uza+Ek) dahil olmakla, Avrupa dillerinde ve erken Grekçe’de birçok sözcüğün aynı kök sözcüğümüzden türetildiğini düşünüyorum. Çünkü farklı dillerin burada kıyasladığım sözcükleri, burada gösterdiğim Türkçe kök sözcük ile anlam yakınlığı ve ses değeri yakınlığı gösteri durumdadır. Bu örtüşmelerin birer tesadüf olamayacağını tahmin ediyorum.
Bildiğimiz kadarı ile muz bitkisinin Avrupa’ya 1600’lü yıllarda geldiği düşünülmekteydi. Fakat bitkinin farklı dillerdeki adılları Türk dilindeki kök anlam içeriği ile örtüşür nitelikte görünüyor. Bu sebeple bu bitkinin bu günkü Avrupa halklarından önce Türk dilli dünyada tanındığını ve Avrupa’ya da Türk dilli coğrafyadan ona verilen adlarla birlikte gitmiş olabileceği düşünmekteyim. Böyle düşünmemin bir diğer sebebi, bu bitkinin bu el yazmasından daha erken bir çiziminin dünya üzerinde görülmemiş olmasından kaynaklıdır. En azından araştırmamızda bir hata yapmamış isek bu bitkinin ATA elyazmasından daha önce herhangi bir yazmada çizilmiş olduğu ile ilgili bir bilgi de bulamamış durumdayız.
Avrupa Etimolojik sözlüklerine bakıldığında Muz bitkisinin Afrika’dan veya bazı tropik adalardan 16. ve 17. yüzyıllara tarih verilerek yeni dünyaya gittiğinden bahsediyor. Net ve tek bir coğrafi bölgeye veya tek bir tarihe atıf yapılmamakla birlikte 1590’lı yıllardan bahsedilen kaynaklar da mevcuttur. Bu tarihler ve kaynaklar tartışmalıdır. 1690’lı yıllarda İspanyollar veya Portekizliler tarafından ‘banana’ sözcük köklerinin batı Afrika’dan veya Doğu Hint adalarından alıntı olabileceğinden de bahsedilir.
Bu bitkinin Batılı dilbilimcilerin öngörülerini doğrulayacak şekilde, VM elyazmasının yazıldığı dönemde veya öncesi dönemlerde yazılmış herhangi bir Avrupalı dillerin elyazmasında BANANA adı ile geçtiği ya da çizilmiş olduğu bir ikinci Batılı elyazması örneğide bildiğimiz kadarı ile yoktur.
Hâlbuki Voynich elyazması açıkça göstermektedir ki 14. yüzyıl başında Türk dilli yazarımız bu bitkiyi Avrupa’ya ilk defa tanıtmış olan kişi olabilir. Yani böyle bir olasılığı güçlü bir ihtimal olarak görebiliriz. Eğer Batılıların dediği gibi bu bitkinin vatanı tropikal adalar ise, muhtemelen atalarımızın bu adalara ilk giden Avrupalılar veya Avrasyalılar olduğunu da düşünebiliriz. Böylece daha önce bahsettiğim Amiral Piri Reis’ten bile önce olmakla bazı Türk dilli denizcilerin uzun yolculuklarından dönüşte bu bitkiyi Avrasya’ya ilk getiren kimseler olması olasılığı oldukça güçlüdür. Öyle ki bu muz (muwz/müz) bitki adının Ahmed-i Daî’nin “Çengname” adlı elyazmalarımızda 1406 yılından ve Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” eserinde, 1665 “mevz/müz” biçiminde yazılmış olduğu zaten bilinmektedir ve bu bilgileri yazan dil bilimciler de MUZ sözcüğünün kaynağı olarak genellikle Farsça’yı veya Arapça’yı işaret ederler. Batılı kaynaklarda ise BANANA adına baktığınızda dediğimiz gibi 1500’lü ve 1600’lü yıllara referans verilerek bu bitkinin Güneydoğu Asya ve Doğu Hint Adaları'na özgü olduğu yazmaktadır.
Bu bitkiye Amerika yerlileri ve Karayip yerlileri ‘Araşak’ (arawak) da derlerdi ki bu söz de çok büyük olasılıkla Ön Türkçe kökenlerinden ayrışmış olmalıdır. Öyle ki, “ARAŞAK” sözcüğü “aralanmak” fiili kökteşi olabilir. Burada YARÇIKAR sözcüğünün “yarılmak” fiili kökteşi olması olasılığı ile ARAŞAK sözcüğünün “aralanmak” fiili kökteşi olması sizce de sadece tesadüf olabilir mi?
Düşünüyorum ki, konu Türk dili olunca nedense dünya genelinde dil bilimciler bu tip dilsel örtüşmeleri genellikle tesadüflere veya anagram okumalara bağlamaktalar. Matematik ihtimaller nazariyesi bize bu kadar çok sayıda dilsel örtüşmelerin yalnızca birer tesadüf olamayacağını fakat “güneş dil teorisinin” çalışıyor olabileceğini bizzat matematiğin bağırmakta olabileceğini hatırlatıyor. Matematik bağırır mı, formüller nasıl ses çıkarır gibi soruları lütfen sormayın. Çünkü matematik bağırır fakat duymak istemezsen ve onun formüllerinin nasıl çalıştığını dil bilimi alanında göz ardı edersen, bu durumda bir PIE masalı ortaya atıp kökünü bilemediğin veya bulamadığın bütün sözcükleri de o havuza atarsın olur biter.
Ayrıca “aralanmak” (yarılmak anlamında kullanılan) fiil kökü AR+ sözcüğü ile türetilen pek çok sözcük bugün farklı köklerden geliyor zannediliyor. “AŞAK” ve “awak” kelimeleri çıkıntı veya aşmış (öne doğru artmış/büyümüş/çıkıntı oluşturmuş) anlamına da gelmektedir. AR+AŞAK dediğimizde bir bileşik kelimeden bahsetmiş oluyoruz. Farklı Türk dilli topluluklarda veya ağızlarda AR sözünün utanma, namus, edep ve onur gibi anlamlarda kullanıldığını da söyleyebiliriz. Sözün edep/utanma anlamı en yaygın kullanılan anlamlarından birisidir. Demek ki Avrupalı etimoloji sözlüklerinde adı geçen bazı tropik adaların yerli dillerindeki bu sözcükğün kök anlamı ile aynı kök sözcüğün Türkçe kökenindeki anlam içeriği bu sözcük için sanki “tesadüfen” bir başka örtüşme veya kesişme alanı gösteriyor gibi duruyor.
Bütün bunlardan çıkarımlıyoruz ki, muhtemelen AR AŞAK sözünü ARAWAK seslendiren Eski Karayip yerlileri, muhtemelen de bu sözcüklerini “UTANMA ÇIKINTISI” veya “YARMA/ARALAMA ÇIKINTISI”, ya da “erkeklik organı” olan ve “yarmak” fiili kökteşi olan “yarağa” benzeterek adlandırmış bir halk idi.
‘Banana skin’ ve 'Banana-peel’ kelimelerinin kökenini gösteren bazı dilbilim kaynaklarında, (kelimenin 1851- 1874 ve 1890 yıllarındaki bazı yazılı metinlerde kullanılmış olmasından bahsederek) bu kelimenin soyulmuş muz kabuğu veya muz derisi anlamına geldiği de yazılmıştır. Batılı sözcük kökenbilimi sözlüklerine, banana bitki ve meyvesinin hakkında yazılmış olan bilgilere bakarsak, bu meyvenin veya kabuğunun basılmaktan dolayı kayganlığından ve basıp kayarak düşme neticesi görülebilen zararlarından bahsedildiğini görürsünüz.
Bu el yazmasının 13r sayfasında yazılı hali ile YAR+ÇUKAR/YAR+ÇIKAR kelimesi, bu meyvenin görüntüsünün erkek üreme organına benzetilmesi ile ve çıkıntı görüntüsüne verilen bir ad olarak üretilmiş olmalıdır. Türkçede “boğumlanma noktası, çıkış yeri, çıkak, tahta ve çıtada ağacın çizgilerinin ortada başlayıp kenara doğru uzaması, kaynak, mahreç” gibi anlamlara gelen “çıkak” sözcüğü de aynı “çıkıntı” sözcüğünde olduğu gibi “çıkmak” fiili kökteşi bir başka sözcüktür.
Bazı Turan halkları lehçelerinde (özellikle Amerika kıtası yerlileri tarafından) muz meyvesi için, Çıkıt, *Çıkıta, *Çıkata (öne atılmış/çıkmış, çıkıntı anlamında) seslendirilmiş olduğuna dair sözcük köklerinde bazı işaretler olduğu da düşünmekteyim. Öyle ki, bir muz markası olarak ülkemizde de bir zamanlar tanınmış olan "Chiquita" (ÇİKİTA) sözcüğü (İspanyolca kökenli olduğu düşünülen) fakat daha çok Meksika İspanik dilinde (Meksika İspanyolca'sında işlek olan) "kadın", "kız arkadaş", "tatlı küçük kız", "dişi” (female) gibi anlamlarda kullanılan bir sözcüktür. Ben bu sözcüğün anlamını burada kaynak bölümünde gösterdiğim Batılı bir argo sözcükler sözlüğünde buldum. Fakat muhtemelen bu sözcük zaman içerisinde anlam değişmesi yaşamış ve “dişi”, “kadın” ve “kız” anlamlarında kullanılmıştır diye düşünebiliriz. Bu sözcük de muhtemelen yine Meksika İspanyolcasında bulunan "chichi" sözcüğü ile kökteş olmalı ve bu sözcük de aynı dilde "meme", memeler", "göğüs" gibi anlamlara gelen sözcüktür.
Muhtemelen sözcüğün kökü bugün İspanyol dilinden geliyor sanılsa da bu sözcüğün gerçekte Meksika yerlilerinin dilinden İspanyolcaya ilk olarak Amerika Kıtasının işgali dönemlerinde geçmiş olması ihtimali oldukça yüksektir. Öyle ki Meksika yerlilerinin dili ile Türk dili arasında fonetik değerce ve anlamca örtüşmeler veya yakınlıklar içerisinde olan yüzlerce Türkçe sözcük Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerinde Türkiye’nin Meksika büyükelçisi Tahsin Mayatepek tarafından Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e gönderilen “Mayatepek Raporları” olarak bilinen belgelerde gösterilmiştir. Amerika yerlilerinin dili ve Türk dili arasında başka pek çok ortak sözcüğü de ben tespit etmiş bulunuyorum ve bunları da kitap haline getirmeye fırsat bulduğumda yayınlayacağım ve Sayın Mayatepek’in sunduğu eşleşen sözcükler listesini de böylece biraz daha genişletmiş olacağım.
Muhtemeldir ki, bu sözcüğün ortak kökünden türevleri olan bizim Türk dilindeki "çıkıntı" veya "çıkıt" sözcüklerimizi türetmemizi sağladığı aynı ortak Ön Türk dili kökleri Meksika yerlileri dilinde de bu ortak kök anlamdan “çıkıntı” biçiminde görünen "meme" ve "göğüsler / memeler" anlamındaki gibi bazı adıllar yaratılmış gibi görünüyor.
Çıkıt sözü çıkıntı Girit sözü ise onun tersi Girinti anlamındadır. Girit bugünkü Yunanistan'da bir coğrafi bölge ve yerleşke adı olarak görülmektedir. Girit sözcüğü Batı dilbiliminin, Proto-Germen dilinden geldiğini düşündüğü ve bugün İngilizceye kız çocuğu anlamında alıntılanmış “GIRL” kelimesi de bizim “gir-“ (girmek fiili kökteşi) kelimemiz ile kökteş olmalıdır. Girmek sözcüğü kökü Eski Türkçe’de “kapalı yere girmek” anlamında fiilden olmakla 735 yılından beri Orhun Yazıtlarında ve 900 yılından önceki elyazması eser olarak Irk Bitig elyazmasında geçmekle “KİR-“biçiminden türetilmiş sözcükler olarak kaydedilmiştir. Bu sebeple bu gün Yunan adası adı olarak bilinen GİRİT sözcüğünün de muhtemelen bu ada Ege denizinin “girişinde” olduğu için “girişteki yer/girişteki ada” anlamında konmuş olması olasılığı oldukça yüksektir. Fakat muhtemelen Yunan dil bilimi ve genel olarak dil bilimi farklı bir açıklama yapmıştır. Elbette bu benim şahsi düşümcemdir ve bana göre dilsel veriler benim görüşümü desteklemektedir. Dil bilimi adamlarının çoğunluğu ile aynı şekilde düşünmek durumunda elbette değilim. Zaten çoğunluğun fikrine katılsaydım Voynich alfabesi için de çoğunluk EVA (Avrupalı Voynich Alfabesi) anlamında İngilizce baş harflerini kullanarak bir adlandırma yapmışlardı ve buna bakarak bu elyazmasının Avrupalı olabileceğini nasıl düşünmediysem Girit adının da asıl kaynağının Avrupa dillerinin geçmişinde olmadığunu hiç düşünmedim. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi Kıbrıs adasında arkeolojik kazılarda bulunmuş ve yaklaşık 2500 veya 3000 yaşı olduğu söylenen yazıların araştırmacı Mehmet Turgay Kürüm tarafından nasıl Eski Türkçe okunduğunu incelediğim için Akdeniz tarihinin de yeniden yazılması gerektiğini bilmekteyim.
Konuya dönecek olursam;
Acaba geçmişte belli bir Türk dilli veya kökteş dilli coğrafyada Erkeğe “çıkıt-lı” anlamında kız çocuğuna ise “girit-li” anlamında sıfat ifadeler veya adıllar ile hitap edilmiş olabilir mi?
Düne kadar, yani biz bu el yazmasını okuyana kadar, bu yazmadaki birçok kelimenin geçmiş dilimizde var olduğunu ileri sürerek buna bir örnek olarak YARÇIKAR kelimesinden bahsetseydim bazı dilbilimcilerimiz anında anagram veya uydurma sözcük türeten birisi olduğuma dair peşin bir etiketi bu yorumum ardınca yapıştırırlardı. Elbette şimdi de bunu yapacaklar çıkacaktır.
Fakat bugün görüyoruz ki bu el yazmasında bu sözcük var. Yani yazılı kaynak soranlara artık bu sözcüğü göstermek mümkündür.
Mukayese edilen iki sözcük arasında ses ve anlam örtüşmesi veya yakınlığı varsa, bunlara sırf dilbiliminin mevcut çıkarımlarına uyan sonuçları göstermiyorlar diyerek anagram damgası vurulmakta. Türk dili ve kültürüne saldırının bin bir yolu çoktan keşfedilmiştir. Geniş ve her tür desteklenmiş ve her yeni okumaya saldırırcasına hakaretler yağdıran bir kitle var. İşte anagram lafı bunların çok sevdiği bir laftır. Kalkan gibi kullanırlar. Fakat ne hikmetse yine dil biliminin yaptığı anagram tanımlaması bu duruma uymaz. Çünkü açıkladığımız ses değeri ve anlam yakınlaşmaları yöntemi kullanarak ilerlemek tam da dil biliminin yaptığı ve yapması gereken bir iştir.
İşte bir gün yeni bir metin bulur okur ve bir sözcüğün kökünden unutulmuş bir türemeyi yeniden bularak bu sözcüğün geçmişte varlığını da böylece kanıtlarız.
Batılı kökenbilim sözlüklerinde “kız” anlamındaki GIRL kelimesinin köklerinin nereden geldiğinin tam olarak bilinmediği de yazılmıştır. {1300, gyrle "child, young person" (of either sex but most frequently of females), of unknown origin. } Bu kelimenin gir-/kir- kökü, Eski-Türkçe kir- "girmek/kapalı yere girmek" anlamındaki fiilinden evrilmiştir. Aynı durum çıkıt sözünün tersi olan Girit adıl sözü için de geçerlidir. Türk Tanrı inancında kadın erkekten önce yaratılarak bu kapalı olam’a girmiş olan ilk türdür.
Peki, BANANA adı nereden geliyor?
Muz bitkisine, İbranilerde eshcol (*aşa-kol veya *eşe-kol) ve bir rivayete göre ilk adını Portekizlilerden ABANA olarak aldığından bahsedilse de aslında bunlarında sözcük kökleri Ön Türkçe olmalıdır.
Mesela AB- kökü abarmak şişmek öne doğru çıkıntı yapmak veya fazlasıyla “uzamak büyümek abarmak” anlamlarının köküdür. Aşa kelimesi de aynı anlamda olmakla, “öne doğru çıkıntı yapmış” (belli yeri aşmış / aşarak büyümüş), “aşılayan” gibi anlamlara gelmiş olmalıdır.
Portekiz dilinde olduğu söylenen ABANA sözü ise geçmişte bir dönem muhtemelen Ön Türk dillerinden veya lehçelerinden veya ağızlarından birisinde abaran, *abaranı, *abar-öne veya *abarana şeklinde seslendirilmiş olabilir. Zamanla bu söyleniş şekilleri ABANA seslendirilişini ve daha sonra da ağızlarda yüzlerce yıl içerisinde evrilerek BANANA halini almış olmalıdır. Yani bu sözcük de “abarmak” fiilimizin kökteşi olmalıdır diyebiliriz.
Görüleceği üzere bu bitkiye verilmiş yukarıda izah edilen bütün isimler Ön Türkçe köklü olup eş anlamlı veya ortak anlamları olan bazı kök kelimelerden türetilmişlerdir diyebiliriz.
Öyle ki bu anlamların tamamının bitkinin meyvesinin görüntüsü ile bir çeşit anlam özdeşliği içerisinde seslendirildiği veya adlandırıldığı da anlaşılmaktadır.
Links