DENENİL-GöZ/DÖLGıZ EKİ ANUÇUÇIN ÇÜÇÜL-GÜ Dancık/DürtENcik [TANELİ-GÖZ- / EKİ / ANAÇ-UCUN cinsiyet-organını Dürtencik (dürtme-aleti)] > / < [DÖLGÖZ/DÖLKIZ EKİ ANAÇ UCUN ÇÜKÜNÜ DANCEK(sıkacak/sağma aletcik..)]
Original-Latin : DANANILGZ/DENENİL-GöZ/DÖLGıZ 2 AN-UÇ-UÇIN ÇÜÇ-CİL-GÜ 4AN-CIK/DANCIK
Transcript :
Yine rasgele biçimde bir sayfa ve o sayfada ardı ardına yazılmış birkaç sözcüğü de rasgele seçerek bir transkripsiyon okuma yapıyoruz. Burada, 31r sayfasında yapılan okumanın görseli, açıklamalı olarak burada eklenmiştir.
Yazarın burada DENENİL-GöZ/DÖLGıZ EKİ ANUÇUÇIN ÇÜÇÜL-GÜ Dancık/DürtENcik [TANELİ-GÖZ- / EKİ / ANAÇ-UCUN cinsiyet-organını Dürtencik (dürtme-aleti)] > anlamında veya [DÖLGÖZ/DÖLKIZ EKİ ANAÇ UCUN ÇÜKÜNÜ DANCEK(sıkacak/sağma aletcik..) anlamında yazdığı bu sözcükleri yazarın yaklaşık 600 yaşındaki fonetik biçimiyle "DANANILGZ/DENENİL-GöZ/DÖLGıZ 2 AN-UÇ-UÇIN ÇÜÇ-CİL-GÜ 4AN-CIK/DANCIK" şeklinde yazdığını görüyoruz.
Not: Bu tümcede son sözcük sıkacak anlamında fiil ise tümce burada sonlanıyor, fakat sağma-aletciği anlamındaysa tümce alt satıra devam ediyor demektir.
---- / ------ >
Burada yazılan kullanmış olduğu kelimelere baktığımızda (ve umumiyetle 240 sayfa boyunca), yazarın yaptığı canlı adlandırmalarına baktığımızda onun canlıları insan, bitki veya hayvan olarak algılayabileceğimiz adlandırmalar yapmadığını fakat bunun yerine mesela insan için çocuk, çağa, ana/anaç, oğlan, kız gibi tabirleri kullandığının görebiliyoruz. Ayrıca, günümüzde Karadeniz yöresinde erkek çocukların cinsiyet organına ÇÜÇÜL denildiğini bilmekteyiz. Yazar bu sözcüğü ÇÜÇCİL biçiminde yazmış. ANAÇ-UÇ sözcüğünü de yazarın ANUÇ - UÇ biçiminde yazdığı görülmektedir. Fakar ANAÇ sözcüğü ve diğer pek çok sözcüğü ve adlandırmayı insan, hayvan ve bitki cinslerini ayormadan ortaklaşır biçimde kullandığını incelediğimiz ve bu sayfada paylaştığımız diğer sözcüklerden de biliyoruz.
------ / ------
Yani yazarın Antropomorfik ( veya kategorilerarası-terminolojide) adlandırmayı cins ayırmadan yaptığı gözlemlenmiştir.
600 yıllık Eski Türkçe (muhtemelen Peçenek lehçesindeki) ATA el yazmasında gözlemlediğimiz bu olgu, dilbilimcilerin "antropomorfik (anthropomorphic) adlandırma" veya "cinsler-arası terminoloji" olarak adlandırdığı, (insana özgü terimlerin bitkiler ve hayvanlar gibi insan olmayan varlıklara uygulandığı) durumu temsil eder.
Bu uygulama hem Eski Türkçede hem de modern Türkçede yaygındır. ATA el yazmasının bu tür dilsel kanıtları, bitkilerden genellikle insanlara özgü terimler kullanılarak söz edilebildiği daha geniş Türkçe dil kalıplarıyla tam olarak örtüşmektedir. Ayrıca bu örnekte geçen ifadeler bitkilerin üremesi/çoğalması terminolojisi içinde kullanılmıştır. Bu da bu sözcüklerin aynı sayfadaki çizimle örtüştüğünü göstermektedir.
Bu cinsler-arası adlandırma sistemi, kelime oluşumunun anlamsal alanlar arasında kapsamlı mecazi genişlemelere olanak tanıdığı Türkçenin eklemeli yapısını yansıtır. Üstelik sözcüklerin ekleri olması gerektiği sırada ve fonetik biçimdedir. Dahası, bu tip bir ortaklaşan adlandırma uygulaması, Türk dilinin farklı lehçelerini konuşan coğrafyaların konuşanlarının farklı canlı kategorileri arasındaki ilişkileri ortak dil yapıları aracılığıyla nasıl kavramsallaştırdıklarını göstermektedir.
Bu uygulama, resmi olarak *isimlendirmede antropomorfizm* veya *taksonomik kategoriler arasında anlamsal bağlam* olarak da adlandırılmaktadır. Bu uygulama için esasen, insan özelliklerinin ve ilişkilerinin adlandırmalara yansımasında diğer canlı varlıklara bir tür kavramsal metaforla benzer değer verildiğini (en azından Türkçe için) temsil eder.
Bilindiği kadarıyla da bazı dil aileleri bu örüntüyü diğerlerinden daha yaygın olarak sergiler. Örneğin;
- ATA el yazması sözcük varlığıyla tekraren kanıtlandığı ve modern Türkçede de bu tür dilsel kullanımın devam ettiği net biçimde söylenebilir.
- Birçok Çin lehçesinin bitkiler ve hayvanlar için akrabalık terimleri kullandığı söylenir. Avustronezya (Austronesian) dillerinin de Doğal olaylar için insan ilişkileri terimlerini sık kullandığı bilgisi mevcuttur. Ayrıca, Yerli Amerikan dillerinin birçoğu zengin antropomorfik adlandırma sistemleri sergiler.
Fakat aynı olgular Slav dillerinde orta derecede (Türkçeye göre daha az olmakla) kullanılır. Bunlar bazı cins bitkiler için bu tip terimler kullanırsa da genel olarak tüm bitki ve hayvanları kapsayıcı biçimde yaygın bir kullanımın bu dillerde olmadığı söylenmektedir.
Ayrıca, Cermen dillerinde de çok sınırlı ancak özellikle halk taksonomisinde bunların kullanımından bahsedilebilir.
Bazı dillerde ise bu adlandırmaların cinsler arası ortaklaşan adlandırmalar biçiminde kullanımı çok çok daha da az görülür.
Örneğin, Roman dilleri olarak bilinen dillerde, cinsler arası adlandırmalarda genellikle daha katı kategorik sınırlar bulunduğundan bahsedilir. Sami dillerinde de daha resmi taksonomik ayrımlar mevcuttur.
Bu antropomorfik adlandırma sistemi hem modern Türkiye Türkçesi için, hem Eski Türkçe için, hem de ATA elyazması için ortaklaşır biçimdedir. Öyle ki canlı varlıkların katı taksonomik kategoriler yerine dildeki adlandırma ortaklaşmalarının bir süreklilik içinde var olduğu ve insan, bitki ve hayvan cins-alanları arasında daha-akışkan/daha-esnek kavramsal sınırlara izin veren bir dünya görüşünü yansıttığı açıktır.