OĞUL + GÖZÜ / OĞUL + GÖZE
Original-Latin : ULGOSU / ÜLGÖSÜ / UILGÖSÜ
Transcript : ULGOSU / ÜLGÖSÜ / UILGÖSÜ
Yazar yaklaşık 600 sene önce 8. ay (Ağustos) için “ÜLGÖZÜ / ULGOZU” kelimesi yazılmış. Alfabe transkripsiyonumuza baktığımızda bu kelimeyi “UILGÖSÜ/UILGOSU” olarak da okuyabiliriz.
Burada “UIL” sözü bugün “OĞUL” olarak seslendirdiğimiz kelimedir. Kelime tarihte farklı dönemlerde ve farklı coğrafyalarda, “bebek”, “bala”, “çocuk”, “erkek çocuk”, “cesur”, “korkusuz” anlamlarında kullanılmıştır. “OĞUL” arıcılıkta “OĞUL-ARI” anlamında kullanılmaktadır. Bu söz aynı zamanda “her canlı varlığının veya canlı grubunun ya da sürüsünün temel ve en küçük kurucu unsuru” anlamında kullanılır. Kelimenin geçmişte yapılan hayvancılık faaliyetlerinde döllenmeyi gerçekleştiren esas damızlık hayvan için kullanıldığını da düşünebiliriz.
Arıcılıkta bu terimin anlamlandırılması biraz farklı olur. Günümüzde arıcılık yapan kişilerin tanımlamaları ile arı-oğulu; arıların çoğalması ile kovan içinde iki ana arının var olduğu zaman içlerinden bir tanesinin kovanı terketmesi olayına denir. Kovanı terk eden ana arı yanında kendi kolonisini oluşturmak için belli sayıda işçi arı ile göç ederek yeni bir koloni kuracakları yeri ararlar.
Arıcılar kovanı terk eden ana arı ve yanındaki arıları alarak yeni kovanlar kurmaya çalışırlar. Böylece üretkenlik artacaktır ve bu şekilde yeni koloni kurmak için ana arının ayrılması olayı için ‘arı oğul verdi’ tabiri kullanılır.
“GÖSÜ” kelimesi ise bugün “GÖZÜ” olarak söylediğimiz kelimedir. “OĞUL-GÖZÜ” kelimesi “oğul arının bulunduğu yuvacıklar” anlamındadır. Bu söz eskiden oğul vermiş arı ve kolonisinin yeni kovanı için de kullanılmış olabilir.
Her durumda bu adın yıl içindeki bir aylık dönem için bir isim olarak seçilmesi sebebi ile bu kelimenin burada bir analoji olarak; “üretkenliğin arttığı ve mahsulün bollaştığı” veya “mahsulün derildiği/toplandığı dönem” anlamında kullanıldığını söyleyebiliriz.
Bu alfabe transkripsiyonuna esasen kelimenin diğer yazılış şeklini de inceleyecek olursak;
“GOSU” kelimesi, (GOS =GOZ=KOZ =Ceviz) “KOZU” (cevizi) anlamındadır.
Koz kelimesinin tek anlamı bu değildir. Kelimenin “kuzu ahırı” anlamında ve başka anlamlarda da kullanımı vardır.
OĞUL+KOZU kelimesi ‘oğul arıların bulunduğu bölüm/hücre’ anlamındadır. Ancak aynı zamanda kelime ‘oğul cevizi’ anlamında da anlaşılsın diye bu şekilde yazılmış olabilir.
Bu anlamı taze küçük cevizlerin yani yeni yeni gelişen cevizciklerin görülmeye başlaması anlamında veya ceviz ağacının çoğaltılması ya da aşılanarak üretkenliğin arttırılması/devamı anlamında kullanılmış da olabilir.
Sonuç olarak, “UILGÖZÜ (Oğul-gözü)” kelimesinin “yılın sekizinci ayı için” bir isim olarak kullanılması “üretkenliğin ve bereketin arttığı ve/veya mahsulün toplandığı ay” anlamında bir analoji dahilinde anlam bulmuştur, diyebiliriz.
Fransızcada karşılığı "cellule fille" olan ve Türkçeye "kız hücresi", "kız peteği hücresi" ya da “bölümü", veya "her canlı varlığının temel kurucu unsuru" şeklinde çevirebileceğimiz kelimenin Türk dilinde "OĞUL-GÖZE" olarak söylendiğini bazı sözlüklerden de görebiliriz.
İşte bu kelimenin 600 yıl önce bu el yazmasında UIL-GÖSÜ olarak yazıldığını ve bolluğu, üretkenliği, bereketi anlatmak için bu çiftçi/hayvancı takviminde yılın sekizinci ayını adlandırmak için kullanıldığını net bir şekilde söyleyebiliyoruz.
Belki de bu kelimenin hayvanlar âleminden insanların toplumsal hayatına bir benzetim yapılmakla, muhtemelen kızların evden ayrılarak aile kurdukları (evlendikleri), bolluk ve bereketin olduğu dönem anlamında dahi kullanıldığı veya düşünülmüş olduğu söylenebilir.
[OĞUL-GÖZE; <http://www.sozce.com/nedir/239795-ogul-goze>]
[GOS kelimesi ceviz anlamında kullanılır; <http://www.sozce.com/nedir/137162-gos>]
[KOZ kelimesi ceviz anlamında kullanılmaktadır; <http://www.sozce.com/nedir/205184-koz>]
Ben 'oılgose/oılgöse/oğulgöze' sözlerinin 'bereketin-toplanmış olması', 'bereket gelmesi', 'mahsul alarak güçlenme', 'büyüme', 'çoğalma', 'artma', 'bolluk' gibi anlamlara geldiğini söyleye bilirim. Ağustos ayı da tarladaki ekinin toplandığı, hayvanların artmış olduğu, arıların koloniyi büyüttüğü bir ay olduğu için bu iki sözcüğün birleştirilmesi ile oluşan çiftçi-hayvancı takviminde isim olarak seçildiğini düşünmekteyim.
Buna ilave olarak İngilizcede 'artma', 'çoğalma', 'büyüme' anlamlarına gelen bir sözcük olan "augment (v.)" kelimesinin de Türk dilindeki 'oılgose' sözcüğü ile geçmiş ortak köklerden ayrışmış sözcükler olabileceğini düşünmekteyim. Her iki sözcüğün de kökü 'oğul-' sözcüğümüzün kökü ile bir olabilir. İngilizcede bu söz ilk olarak 14. yüzyıl sonlarında görülmüştür. Bu söz ve Eski Fransızcada 'augmenter' sözü Latincede 'artmak/çoğalmak/büyümek' anlamında kullanılan 'augmentare' ve 'augere' sözlerinden alıntılanmıştır. Bu 'augment + are' ve 'aug + ere' sözleri bizim 'oğul + arı / ogul + aru' veya 'oğul+eri' sözlerine yakın ses değeri içindedir. Batılılar '*aug-' olarak seslendirildiğini tahmin ettikleri Proto-Indo-European kök dildeki bir sözcüğü bu sözlerin kökeni olarak gösteriyorlar. Ancak bunun doğru olduğu tartışılır. Avrupa dillerinin hiçbirisinde bu sözcüklerin kökeni gerçekte bilinmemektedir. Bu sözler bu dillere damdan düşer gibi girmiştir denilebilir. Halbu ki Eklemeli, bir dil olan Sümer dilinde bu sözün asıl kökünden ayrışmış bir geçmiş türemesi vardır. Bizim Türk dilinde 'oğul'/'oğul-vermek' sözcüklerimizi Sümer dilinde 'luğ' sözcüğü olarak görüyoruz. Sümerce 'luğ' sözcüğü 'oğul-vermek' demektir ve bir arıcılık sözcüğü olarak kullanılmıştır. Sümerlerin bu sözcüğü kendisinden önceki Ön-Türk veya Turani-Kök dildeki aynı anlama gelen '*uğul'/'ul+luğ' veya '*ol+luğ' (oğullu) olarak seslendirildiğini tahmin ettiğim sözcükten almış olması ihtimali oldukça güçlüdür. Yazılı en eski kaynaklar da Sümer tabletleridir denilebilir.
İngilizcedeki 'August' (Ağustos) sözcüğü ve 'auction'. 'augment', 'augmentative', 'augur', 'augury', 'augustus', 'auxiliary', sözleri ve Eski Fransızcadaki 'augure'/'augurie' sözcüklerinin de aynı ortak kökten evrilmiş sözler olabileceğini söyleyebiliriz. 'Aug + ure'/'aug + urie', 'aug + ury', 'auxili + ary' sözlerinin de son bileşenleri olan '+ure'/'+urie', '+ury', '+ary' sözlerinin bizim 'arı'/'aru' sözümüz ile kökteş olabileceğini söylemek gerekmektedir.
Üstelik Eski Türkçe 'arıġ' yazılan ve bugün 'arı' şeklinde yazdığımız ('temiz' ve 'saf' anlamındaki) sözcük ile 'arınmak' (temizlemek) fiil sözcüğü kökü de aynı malum temiz ve bal veren ve bu yüzden bereketli olarak kabul edilmiş olan canlının adı olan 'arı' ('aru') sözcüğü ile kökteş olmalıdır. Eski-Türkçede 'tohum' ve 'erkek-evlat' anlamına gelen 'urı' (ur/uruk) sözcüklerini de Sümer öncesi aynı ortak kökten türemiş sözcükler olarak görmekteyim. Sümer dilinde 'bereket' ve 'verimlilik/verimli-olma' anlamına gelen 'uru' sözcüğü de yine aynı geçmiş ortak kökten ayrışmış sözcükler olabilirler.
[Dil bilimi tarafından, İngilizcedeki bu sözcüklerin mevcut durumda kökeninin nasıl açıklandığını görmek için bakınız; Online Etymology Dictionary <https://www.etymonline.com/search?q=augury>] & <https://www.etymonline.com/word/*aug-?ref=etymonline_crossreference#etymonline_v_52551>]
Links
Sources
[Dil bilimi tarafından, İngilizcedeki bu sözcüklerin mevcut durumda kökeninin nasıl açıklandığını görmek için bakınız; Online Etymology Dictionary <https://www.etymonline.com/search?q=augury>] & <https://www.etymonline.com/word/*aug-?ref=etymonline_crossreference#etymonline_v_52551>] |
Sources
Page |
Row Number |
Word Sequence/Column Number |
67r |
0 |
0 |